İnovasyon ve Türkiye Uygulaması




İNOVASYON

İNOVASYONUN TANIMI

Türkçe'de daha çok yenilik olarak kullanılan, Latince innovatus'tan türetilen, İngilizcede innovation sözcüğü karşılığında inovasyon kelimesi kullanılmıştır. Bu yaklaşımın benimsenmesindeki temel neden, yenilik kelimesinin içinde inovasyonun içindeki ticarileşme gereksinimini hatırlatacak vurgunun güçlü olmamasıdır. Yenilik dendiğinde ticari başarıya sahip olsun veya olmasın, her türlü yeni eylem anlaşılmaktadır.
Kısaca İnovasyon; Bilim ve teknolojinin ekonomik ve toplumsal yarar sağlayacak şekilde yenilenmesi sürecidir. Yani üretkenliğin, ticari ustalıkla birleştirilmesidir. İnovasyon geleceği öngörmekle ve sürdürülebilir kârlı büyüme sağlamakla ilgilidir.
İnovasyon, yeni veya iyileştirilmiş ürün, hizmet veya üretim yöntemi geliştirmek ve bunu ticari gelir elde edecek hale getirmek için yürütülen tüm süreçleri kapsar. Yeni veya iyileştirilmiş ürün, hizmet veya üretim yöntemi geliştirme, yeni düşüncelerden doğar. İnovasyon sürekliliği olan bir faaliyettir. Bu nedenle, ortaya atılan, geliştirilerek işler hale getirilen ve sonuçta firmaya rekabet gücü kazandıracak şekilde pazarlanan bu fikirlerin ve sonuçlarının tekrar tekrar değerlendirilmesi ve yeni getiriler için yaygınlaştırılarak kullanılması gerekir. Bu sayede doğacak yeni fikirlerse yeni inovasyon faaliyetlerini doğurur.
Araştırma-geliştirme (Ar-Ge), inovasyon için gereken en önemli faaliyetlerden biridir. Ancak girişimsel inovasyon yoksa, diğer bir deyişle Ar-Ge'yi yapanların girişimcilik niteliği yoksa, değer yaratılamaz; Ar-Ge sonuçları inovasyona dönüştürülemez. Dolayısıyla, teknoloji-tabanlı firmalar dışında kalan tüm firmalarda yürütülen inovasyon çalışmaları sadece "teknolojik inovasyon"u değil, "organizasyonel inovasyon" ve "sunumsal inovasyon"u da kapsar. Kaldı ki, teknoloji tabanlı firmalarda her ne kadar ağırlık teknolojik inovasyona veriliyorsa da, organizasyonel ve sunumsal inovasyona yeterli kaynak ayrılmadan başarılı olunması beklenemez.

İNOVASYON BULUŞ MUDUR?

İnovasyon nasıl ki yenilenme sözcüğünü karşılayamayacağı bir anlam yükü taşıyorsa bir buluş gibi anlaşılmaması da gerekli. İnovasyonu buluştan ayıran en iyi örneklerden birisi Türk Teknoloji Vakfı tarafından verilmiştir;
"SINGER. Isaac SINGER, dikiş makinasını icat eden ve dolayısıyla adını veren kişi değildir. Dikiş makinasını 1846 yılında, Bostonlu bir mucit Elias Howe icat etti. Ama icadını inovasyona dönüştürmeyi beceremeyen Howe, hem icat ettiği makinaya adını verme hem de bundan milyarlarca dolar kazanma şansını kaybetti. Bu işi başaran Singer, dünyanın her tarafında dikiş makinası denince akla gelen marka ve isim oldu. Singer'in bunu nasıl yaptığı da sanayicilerimiz için önemli bir ipucu: Howe'un dikiş makinesı için aldığı patentten yararlanarak. İnovasyon için patentler büyük ipuçları içerir ve sürekli yeni ürün ve üretim yöntemi geliştirerek rekabet gücünü korumak hedefindeki girişimcilerin kendi alanlarındaki patentleri izlemeleri ve incelemeleri büyük yarar sağlar. İcatlar ve patentler inovasyon için büyük fırsatlar içerir ama girişimciden beklenen icat yapması değil, inovasyon yapmasıdır. Çünkü ancak o zaman pazar payını ve karlılığını artırıp rekabet gücünü yükseltebilir

İNOVASYON NEDEN ÖNEMLİDİR?

Firmalar, varlıklarını sürdürmek ve rekabet güçlerini artırmak için inovasyon yapmalıdır. Bu amaçla;
  • Maliyetlerin Yönetimi,
  • Ürün ve hizmet kalitesinin arttırılması,
  • Yeni ürün ve hizmetlerin geliştirilmesi ile çeşitliliğe gidilmesi.
Bu zorunluluklar, inovasyon fikirlerini ortaya çıkaran unsurlardır. Böylece yeni pazarlara girmek ve var olan pazar payını artırmak mümkün olabilir.
İnovasyon, ekonomik büyümenin, artan istihdamın ve yaşam kalitesinin anahtarıdır. Tüm sektörlerde faaliyet gösteren her türlü firmanın tüm iş alanlarında inovasyona gereksinimi vardır. İnovasyonun, inovasyon olarak adlandırılabilmesi için "firma için yeni" olması yeterlidir. Örneğin, bir restoran bilgisayar kontrollü sipariş ve faturalama sistemine geçebilir, bir seyahat acentası on-line rezervasyon ve bilgi servisi ile müşterilerine hizmet vermeye başlayabilir, bir ürünün teslim süresini kısaltmak veya bir hizmetin sunuş kalitesini artırmak için kalite standartları uygulanmaya başlanabilir, bir imalat firması tam zamanında üretim tekniklerini kullanarak üretim sistemini yeniden yapılandırabilir.
Yukarıdaki örneklerde bahsettiğimiz gibi, hasta tahlil sonuçlarını İnternet'ten veren hastane, buruşmayan kumaşı, verimli domates tohumlarını ve Omega 3'lü yumurtaları üretip satan firmalar diğer hastanelere ve firmalara göre rekabet avantajı kazanırlar. Yani bu tür hizmet ve ürünlerin alıcıları ve kullanıcıları, rakip konumdaki diğer hastanelerin ve firmaların yerine bu hastaneyi ve firmaları tercih ederler. Dolayısıyla bu hastane ve firmalar daha çok müşteri çeker; daha çok ürün satar ve daha büyük gelir elde ederler. Böylece daha hızlı büyürler; daha çok insana iş imkânı sağlarlar. Ürünlerini iç pazarda satmakla yetinmeyip ihraç da ederler. Bu da işlerini daha da büyütmeleri ve kendi ülkelerinin kalkınmasına ve gelişmesine büyük katkı sağlamaları anlamına gelir.
Bu nedenle, inovasyon yapan firmaların, hastanelerin, restoranların, marketlerin, otellerin, bankaların, vb. (yani işletmelerin) bulunduğu ülkelerde işsizlik azalır; kişilerin kazançları artar; herkes daha iyi şartlarda yaşamaya başlar. Bir ülkede ne kadar çok inovasyon yapan işletme varsa, o ülkenin insanlarının yaşam kalitesi ve refahı o kadar artar: İnsanlar çok daha iyi şartlarda yaşar; çok daha iyi hizmetlerden yararlanır ve çok daha yüksek gelirler elde ederler. Aynı zamanda ülkenin de rekabet gücü artar. Bunun anlamı ise, o ülkenin diğer ülkelere göre daha güçlü bir konuma yükselmesidir. Hepimizin arzusu ve isteği, herkesin daha iyi şartlarda yaşaması, ülkemizin ve toplumumuzun kalkınıp gelişmesi olduğuna göre, bize bu kapıları açacak anahtar inovasyondur.

İNOVASYON ÖRNEKLERİ
Bir firma, yıkandığında buruşmayan, dolayısıyla da ütü gerektirmeyen kumaş geliştirip, üretir ve satarsa inovasyon yapmış olur. Başka bir firmanın daha iri, bol ürün veren, hastalıklara dayanıklı domates üretmek için domates tohumlarını geliştirmesi de inovasyondur. Diğer bir firmanın, insan sağlığı için yararlı bir yağ olan Omega 3 içeren yumurtalar üretmesi ve bunları çocukların ilgisini çekecek ve onları yumurta yemeğe özendirecek şekilde güzel paketler içinde satması da bir inovasyondur. Ya da bir hastane, hastalarının tahlil sonuçlarını İnternet'ten görebilmelerini sağlıyorsa, o da inovasyon yapmış olur. Ya da benim de içinde bulunduğum sektörde yani denetim alanında kurgulanacak sistemsel bir alt yapı ile geliştirme önerilerinin ilgililer tarafından çevrimiçi olarak takip edilmesinin sağlanması da inovasyona girmektedir. 

Finlandiya Ve İrlanda Başarılarını İnovasyona Borçlu

Dünya Ekonomik Forumu'nun yaptığı rekabetçilik araştırmalarına göre son yılların rekabet gücü en yüksek ülkesi Finlandiya, inovasyona yaptığı yatırımla, güçlü bir ekonomi ve yaşam seviyesi yüksek bir toplum oluşturmayı başardı. Fin hükümeti, yaklaşık 20 yıl önce inovasyona büyük kaynaklar ayırmaya ve inovasyonu teşvik eden bir ortam oluşturmaya başladı. Bu yatırımlar, ekonomik durgunluk dönemlerinde bile azalmadı. 1990'ların başında yaşanan ve işsizliği yüzde 20'lere tırmandıran krizin etkileri de bu sayede hızla atlatıldı. Krizden hemen sonra kapsamlı bir ulusal eğitim ve araştırma programı başlatıldı. Bu programın bir gereği olarak üniversiteler ve şirketler arasında güçlü bir ağ kuruldu. Böylelikle ormancılığa ve tarıma dayanan ekonomi, yerini hızla sanayiye dayalı ekonomiye, ardından da inovasyon ekonomisine bıraktı. 2000'li yıllarda, bilişim teknolojileri sektörü Finlandiya ekonomisinin itici gücü haline geldi. Bunun yanında, metal ve mühendislik sektörleri ile orman ürünleri sanayinde de inovasyona dayalı rekabetçilik devlet tarafından desteklenmeye devam etti. Sonuçta, 1985'lerde 10.470 Dolar olan kişi başına düşen milli gelir, 2011'de 48.634 Dolar'a ulaştı.

2013 yılında OECD tarafından yayınlanan Bilim, Teknoloji ve Endüstri Skor Tablosu 2013 – Büyüme için İnovasyon raporunda ifade edildiğine göre OECD ülkeleri gayri safi milli hasılalarının %0,8 ini doğrudan Ar/Ge ye yatırmaktadırlar. Kore ve Finlandiya gibi ülkeler ise gayri safi milli hasılalarının %1 den fazlasını doğrudan Ar/Ge ye yatırmaktadırlar. 34 OECD ülkesinden 27 tanesi ise doğrudan Ar/Ge üzerine çalışan sektörlere vergi teşvikleri sağlamaktadır.  Aşağıda Türkiye ve Finlandiya’nın 2004 ve 2012 arasında yapmış olduğu Ar/Ge harcamalarının gayri safi milli hasıla içerisinde yüzde kaça tekabül ettiğini, dönem içerisinde iki ülkenin kişi başına düşen milli gelirinin nasıl değiştiğini ve ileri teknoloji ihracatının toplam tutarını grafikler üzerinden inceleyebilirsiniz. İnovasyonun salt Ar Ge harcaması olarak düşünülemeyeceğini yukarıda ifade etmiştik bundan dolayı iki ülkenin Ar/Ge harcamalarını, yüksek teknoloji ihracatları ile birlikte ele aldık ki ülkelerin yaptıkları Ar/Ge harcamasını ticari getiriye dönüştürme kabiliyetlerini de anlayabilelim. 



Yorumlar